Etik ve Ahlak

etik ve ahlak onca filozof tarafından tanımlandı, devirlerin çözülemeyen satranç tahtası oldu, ben de şöyle tanımlarım; insan doğası gereği bir yanlışı birden fazla kere tekrar ediyorsa büyük bir olasılıkla o konuda hep tekrara düşecektir. ta ki zarar gördüğünü fark edene kadar. süreç içerisinde pek zarar görmeyebilir, ama sonuç kısmında hem kendine hem çevresine geri dönülmez hasarlar verir. her ne kadar kendisinin zarar görmediğine inansa da, ya da dünyanın en geniş insanı olsa dahi, içinde bir yerlerde o da bilir ki sınırları olmayandır, yani sınırları olmayan insan kendine nasıl saygı duyup kendini sevebilir?
şimdi böyle yargılamak kolay fakat insan için etik değerlerine sahip çıkmak büyük meziyet. öyle her babayiğit yapamaz. başta ailenin kültüründen görülür, yakın çevrende birinin ahlaklı pencereden hayata bakması, iyiye yönelmek isteyen kişi için yeterli olur. sonra dünyayı anlamaya başlar insan. gözlem yapar, neden sonuç ilişkileri kurar. bu ikisi; hiçbir şey tecrübe etmese dahi ona değerlendirme bakış açısını sunar, içgörü getirir. içgörü, bir kişinin bir durumu, olayı, duygu ya da düşünceyi derinlemesine anlama kapasitesini ifade eder.
sonra insan hayatının yol ayrımlarına gelir. etik çerçeveden mi yürümeli, yoksa dünyaya bir kere geliyoruz her şeyi görelim yaşayalım veya çıkarımız doğrultusunda hareket edelim diye mi düşünür. yani çıkarı doğrultusunda partnerini aldatmak, bir işte usulsüzlük yapmak vs vs gibi anlık kararlarla nasıl bir insan olacağını belirler. (ki ben en başta akla gelenlerden bahsettim, bilirsiniz ahlaksızlık her yerde ve her konudadır.).
peki bazı insanlar salak mı neden ekseriyetle etik ve ahlak diye bağırıp duruyor. neden yanlışa gitmiyor. neden dünyanın yarısının yaptığı şeyleri o kişiler yapmıyor? onlara çok mu kolay yapmamak? ben size dürüstçe söyleyeyim, çok zor. ama insan o zorluğu başarınca kendini seviyor. huzurlu ve mutlu iç dünyasında kalabiliyor. peki nasıl başarıyor insan, görece etik(bana göre dünyanın en göreceli kavramı) ve ahlak sahibi olmayı? hem çok basit hem çok zor bir cevabı var.
hiç kendinizi ben bu şeyi bir kere yapmayayım, yaparsam devamı gelir diye durdurduğunuz oldu mu? şimdi ben bir örnek vereceğim siz o örnek yerine başka bir ahlaksızlık koyun… herkesin en az bir defa başına gelmiştir, okul arkadaşı, mahalle arkadaşı bir kere sigara dalı uzatmıştır. onu reddederken ne düşünerek reddeder insan. merak etmez mi onu deneyimlemenin nasıl olduğunu. ki insan tüm hücrelerinde merakla var olur, merakla yaşamını sürdürür, merakla nefes alır, merak ettiği için kendini hemen yarın hayattan koparıp öldürmez. peki onu ne alıkoyar o sigarayı içmekten?
toplum tarafından farz edilen yanlış ve doğru kavramları vardır. hepimiz bunu biliriz. kimse bilmiyorum demesin, o yüzden kapalı kapılar ardında yaparız ne yapacaksak. bilinirse onay verilmeyeceğini hissederiz. ve en önemli kısım ise, o yaptığımız seçimin devamının geleceğini biliriz. yani senin dünyadan gözlemleyerek öğrendiğin şey şudur ki bir kere başlarsan durmak çok zordur. hep sigara içen olursun. işte o noktada, merakını bastırarak hayır bunu yapmamalıyım bu topluma göre kişiye zarar veren bir şey, çoğunluk aynı fikirde, demek ki bu bana veya çevreye zarar verebilir diyebilmektir etik çerçevede yaşayabilmek veya ahlaklı olmak. duuur yolcu yapma, devamı gelir demektir. etik ve ahlak gözeten insan salak mı diye sormuştum. her şeyi deneyimlesin, aptal toplumun yargılarına göre yaşamasın mı?

yaşamasın kardeşim, her şeyi de deneyimlemeyiverin, her zevkinizin de ardından koşmayıverin. dünyanın en tatminkar, rahat insanı da siz olmayıverin. olunca ne oldu kardeşim, olmayın! bir de bu türlüsünü deneyin belki kendinizi seversiniz? belki iyi bir çocuk yetiştirirsiniz düzeni kıran siz olursunuz. belki faydanız olur dünyaya?

5 Comments

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir