2021

Daha dün gibiydi, 2020 hakkında duygularımı paylaşmamın üzerinden koskoca 1 yıl geçmiş. Çok absürttür ki ben ilk defa yaşadığım güzel anılar yerine daha çok düştüğüm boşlukları anımsıyorum. Oysa 2021’e girerken her şeyin güzel olacağına inancım o kadar fazlaydı ki, yarattığım beklenti karşısında ezildim sanırım. Zaman tünelinden geriye baktığımda; yılın ilk çeyreğinde zamanımın çoğu salondaki büyük camlı odada deniz manzaramı izlediğim tek kişilik koltuğumda, küçük masamdaki bilgisayarımla geçti. Kayda değer yaptığım şeyler; ehliyet sınavını ilk seferde kazanmam, arkadaşlarımla Kapadokya’ya gitmek, tek başıma Mardin’e gitmek oldu. Aslında o sırada hayalim başka bir şehre gitmekti, belki gidebilseydim hayatım çok farklı bir yol ayrımına girecekti bunu ömrüm boyunca bilemeyeceğim. Bu bilinmezlik bir tek benim mi kalbimde yer edinecek onu da bilmiyorum.. Yılın ilk yarısında tek odak noktam yazın yurt dışına gidebilmekti. O aylarda zamanımın çoğunu geçirdiğim tek arkadaşım vardı. Kısa süre sonra keşke zamanımı harcamasaydım diyeceğim biri olacaktı ama sevgim ne olursa olsun baki kalacak bir zamanların en güzel dostuydu. Benim zaafım da buydu sanırım, geçmişte kalbimin bir parçasını verdiğim, güzel duygularımın sebebi olabilmiş insanlara karşı sevgim baki kalıyor, ne olursa olsun her daim güzel hatırlıyorum. Sonradan sevgime değmeyecek biri olduğunu anlasam dahi, ben sevmişim işte nasıl yok sayayım, nasıl silip atayım. Kolay mı birini sevmek ki, nasıl kolay sileyim.

Derken yaz geldi ve bu seneye dair en büyük hayal kırıklıklarımdan birini yaşadım. Amerika’ya gitme hayallerim bir günde çöp olmuştu. Yaza dair planladığım tek şey ellerimden alındı ve bu denli büyük bir hayalin gerçekleşmemesinin yerini hiçbir şeyle dolduramadım.

Yaz girer girmez henüz kimse yazın geldiğinin ayırdına varmamışken yani ortalık sessizken tatile çıkmayı çok severim. Haziranda ailemle ilk kez kamp yapmak için çok sevdiğim bir işletmeye gittik. Babamla bir yerlere gitmeye bayılıyorum çünkü her şeye ilk defa görmüş gibi çocuksu bir heyecanla yaklaşıyor. Dünyanın en mutlu insanı oluveriyor. Yolculuk esnasında bile gördüğü ağaçlardan tutun da en ufak güzel bir manzarayı işaret edip çok güzel diyerek gülümseyişiyle insana harika enerjiler veren babamın mutluluğunu görmek beni iyileştiren en nadide ilaçlardan biri. Otobüste yol boyunca el ele tutuşup manzaraları izleyip dağların ardından geçerek uzun bir yolculuk sonunda kamp alanına vardık. Hep beraber çadırlarımızı kurduk, babamla birlikte denize girdik, akşam gün batımını izledik, tüpte çay pişirdik, menemen yaptık, babamın yanına gelip arkadaş olan oradaki işletme çalışanlarının hepsiyle oturup akşam sohbetleri ettik ay ışığının denize vuran yansıması eşliğinde. Sabahları gün doğmadan uyanıp güneşin doğuşunun pespembe masalsı manzaralarını annem ve babamla beraber hayranlıkla izlerken sanki bambaşka bir alemde yaşıyormuşcasına mutlu ve heyecanlı hallerimizi aklımdan ölsem silemem. Babacığım çocuksu masum kalbiyle bu hayatta hep mutluluğu hak ediyor. Hak ettiğini alamayaşı ve hayallerini hiç gerçekleştirememiş olması, kalbimde bir yaradır hiç kapanmayacak.

Yaz boyunca farklı farklı insanlarla tanıştım ve vakit geçirdim. Gözlemlediğim her insan bana başka bir şey öğretmiştir. Öğrenmek eylemi elbette öğrenmek isteyenin bakış açısı ve olayları süzgecinden geçirmesiyle alakalı bir olgu. Hem çok yalnız kalıp düşünme fırsatı buldum hem de çok insanla vakit geçirip kendi özelliklerimi irdeleme yani bazen tebrik edebilme bazen eleştirme ile altı dolu bir özgüven kazanmış oldum. Bu sebeplerle bu sene kafa yapısı olarak en çok değiştiğim sene muhtemelen.

Yazdan aklımda yer edinebilmiş anılar yine arkadaşlarımla kamp yaptığım zamanlar kuşkusuz. Kampta dostluk da aşk da, her şey muazzam hislerle yaşanıyor çünkü oralarda dünyadan uzakta bir yerlerdeyiz. Tek sorumluluğumuz; hep beraber tüpte yemek pişirmek, sahil kenarında birbirimizin eline şişeden su akıtıp yıkanmasını sağlamak, geceleri derin sohbetler esnasında şarkıyı değiştirmek falan. Düşünebiliyor musunuz ortamın şahaneliğini. En çok hoşuma giden şey de benim önderliğimde yapılmış bir aktiviteden herkesin mutlu ayrılması. Böylece egomu tatmin ediyorum yanılgısına düşmenizi istemem, sadece arkadaşlarım alışık olmadığı için ilk kez keşfettikleri her şeyin heyecanını onlarla birlikte paylaşıyorum ben de.

Yaz sonunda planım Sırbistan ve Belgrad’a gitmekti. Uçak biletlerinin alınmasına rağmen bir şekilde bu hayalim de suya düştü. İkinci yurt dışı hayalimin darbesini de böylece almış oldum. Tek darbe aldığım konu seyahat hayallerim değildi. Hobi olarak başladığım ekonomi öğrenme serüveninin bana kaybettirdiği pek çok şey oldu. Tahmin edildiği gibi para başta olmak üzere zamanımı da kripto sektöründe kaybettim. Lakin pişman değilim, bu sektör sayesinde insanların insanları kandırabilmek için nasıl bilmediği şeyler hakkında yorumlar yapabildiğini ve nasıl iki yüzlü olabildiklerini gördüm. Çok cesur olmanın sandığım kadar iyi bir şey olmadığını acı bir tecrübeyle fark ettim.

Yılın son çeyreğinde pandemi sebebiyle verdiğim uzunca bir aradan sonra yüzyüze eğitime devam etmek üzere İstanbul’a gittim. Üniversitede son senemin olması ve bir buçuk senedir üniversite ortamından kopuk olmam dolayısıyla her an benim için özlemle kucaklanması gereken heyecanlılıktaydı. Öğrencilik hayatımı üç aya sığdırmışcasına her anlamda doya doya yaşadım. Dışarılarda sabahladım, konserlere gittim, şehir içinde ve şehir dışında görmediğim yerleri gördüm. Örneğin, arkadaşlarımla Adana’yı, Mersin’i ve İskenderun’u gezdik, yöresel yemeklerini yedim, insanlarıyla tanışıp gözlemleyebildim.

Hayatlarımızdan ihtiyacımız olan alana hitap etmek üzere gelip işlerini tamamlayınca çıkıp giden insanlar oluyor. Hep eleştirildiğim bir konu, insanları tanımadan yüz puanla başlatıp tanıdıkça puanını yavaş yavaş sıfıra düşürüyorum. Oysa tam tersi olmalı hayal kırıklığı yaşamamak için. Ne de olsa; “İnsan talihi bu idi. Hiç kimse yıldız olarak kalmıyordu. Muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek, herkese benzeyecekti.” Gelen yıldıza kucak açıp giderken de güzelce veda ediyorum. Bir arkadaşımın dediği gibi altı aylığım sanırım, birinin bendeki yerini zamanla “yıldıza” dönüştürmek meşakkatli olacağı için pek beklemeye tahammülüm yok. Belki gelecek sene de bu huyumu değiştirmiş olurum.

2021, evet bana pek çok istediğimi vermemiş olabilirsin ama muhakkak daha cesur daha bilge bir kadın olmamı sağladın, teşekkür ederim…

2 Comments

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir